Social Icons

11 Kasım 2013 Pazartesi

Bir Taşınma Melankolisi

Hep ait olduğumuz üst kimliğin, alt kimliğin ya da her neyse vazgeçtim- nihayete ulaşmayan tartışmalardaki kavramları kullanmak tehlikeli olur şimdi- ait olduğumuz sosyal grubun tarihini öğrenme ve  sahip çıkmanın peşindeyiz. Türk tarihi, Osmanlı tarihi, tuttuğumuz takımın tarihi, vesaire vesaire.. Bireysel tarihimizdeki en büyük araştırma sevgilimizin bizden önceki aşk tarihiyle sınırlı olup, temel kaynakça ise facebook olmuştur. Hiçbirimiz kendine ait olanın, iz bıraktığı ve kendisinde iz bırakan yerlerin tarihini önemsemez. Yaşadığım ev müteahhite satılıp yıkım kararı verildiğinde aklımdan bunlar geçti. 4 yıldır bu evde biriktirdiğim anıları düşünürken, 35 yıllık apartmanımın, bahar geldiğinde hangi ağaçtan geldiğini bir türlü bulamadığım güzel kokulu sokağımın ve esnafına kurban olduğum mahallemin kısa tarihiyle, yakın çağ Türk tarihinden de; antik çağ tarihinden de daha çok ilgili olduğumu söylemeliyim.

Arka bahçedeki büyük bir ağacın yazın gölgelediği balkonlu evimde, benden önce 31 sene kimlerin büyüdüğünü, ilk sigarasını içerken yakalandığını, tek rakamla büyük ikramiyeyi kaçırdığını, kaç kez ağladığını, kaç kez gürültüden rahatsız olan alt komşunun uyardığını merak ediyorum. İlk'lerimi, en'lerimi, çok'larımı, hiç bu bu kadar'larımı yaşadığım ev, kim bilir benden önceki 31 sene boyunca benzer duyguları yaşayan kaç kişiye daha yarenlik etmiştir..

Az katlı, geniş balkonlu apartmanları yıkıp, yerine yüksek, bir o kadar ruhsuz, otele benzer rezidanslar diken müteahhitlerin bu anlattıklarımı düşünecek halleri yok tabi. Limitli alana balık istifi gibi insanları yerleştirmek için, her bir metrekaresini değerlendiren, nefes alacak kafes benzeri aralıklar koyup adına da havalı havalı fransız balkon diyen ve fahiş fiyata satan kalantor abilerimize saygımız sonsuz. Son mahalle apartmanı yıkılana kadar hapis hayatı yaşamak istemeyen ben , yıkım için en fazla  4 senesi olan başka bir mahalle apartmanı buldum neyse ki..  İlk günden su tesisatını yaptırmakla uğraşsam da, geniş balkonundan ayın yükselişini izleyebiliyorum. Hafif boynu ileri uzatarak küçük bir deniz manzarası bile görüyorum. Ses yalıtımı olmayan camlardan karşı duraktaki son otobüsün sesini duyup, dışarıdaki hayatın devam ettiğini hissedebiliyorum..Karşı komşumun Bandırmalı, kapıcının Çorumlu olduğunu ilk günden biliyorum..Son 30 yıl olmasa da, meraklı komşularımdan,  benden önceki kiracının gazetecilik yaptığını öğrenebiliyorum..  O ruhsuz, yüksek binalarda, bizi sosyal yapan ,bizi bizden başkalarına karşı duyarlı kılan kaç detayı öğrenebilir ki insan?

Çok mu duygusal düşünüyorum? Belki..

Ama diğer taraftan,  en fazla 20 hanenin yaşayabildiği az katlı binaların yerine,  hiç bir alt yapı hazırlığı olmaksızın 4 katı kadar insanın yaşayabileceği  yüksek apartmanların dikilmesinin mantıklı bir yanını da göremiyorum. Sabahları mahallemden çıkarken yaşadığım trafik şu an bile bunaltıcı olabiliyorken, bu rezidanslardan sonra durumun vahametini tahmin bile edemiyorum.Bu sadece ilk akla gelen sıkıntı.
Şehir planlamacıların düşünemediğini ben düşünecek değilim ne de olsa..

Yeni taşındığım evin tek bir sıkıntısı, balkondan eski evimi görüyor olması. Yıkımını izlemenin bana ne hissettireceğini şimdiden görebiliyorum. Yaşadığınız evin yıkılışını izlemek, hiç dönmeyecek sevdiklerinizi uğurlamak gibi bir his yaratıyor insanda. Ben de şu an sevdiğim bir insana veda etmeye hazırlanıyor gibiyim. Ardından su dökemeyeceğim üstelik..

Bende bu kadar iz bırakan evime,  ben de izler bırakmak istedim taşınmadan önce. Sevdiğinizin eline sıkıştırdığınız son veda mektubu gibi.. Duvarlarına yazılar yazdım, evimden başka kimse göremeyecek olsa bile.










Depozitoyu düşünmeden evin duvarlarını çizmek, boyamak az bulunur bir fırsat. Eşyaları taşımaya gelen arkadaşları da heyecanlandırdı bu düşünce. Eşyalara girişmeden ''abla biz de 1-2 bişey karalasak müsaade var mı?'' diye sordular hemen. atış serbest dedim ben de:)



Umarım, taşındığım ev en güzel anılarıma gebedir. Dilerim buranın da yıkılışını izlemek, önceki kadar çok acıtır içimi.  İzleri o kadar derin olur. Hukuk sistemimizdeki hantallığa ilk kez müteşekkirim. Bugün yıkılacak kararı çıksa, en az 4 senesi var uygulamaya geçmenin. Henüz karar falan da olmadığına göre en az 4 senesi var bu evdeki geleceğimin. Kişisel tarihimi yazmaya yeter de artar bile..


Bayanlar, baylar! Lütfen dikkat!  Yeni ev, yeni şans. Başlıyorum..



5 Kasım 2013 Salı

Çin Günlükleri-4


Evren Güner'in kaleminden

“Ni Hao” ey Pazartesi Sendromunun vefalı takipcileri
Blogumuzun sahibi güzel kızlarımıza üçleme yaptıkları Çin günlüklerini bir derleyip, toplayıp kapatayım mı demiştim. Co-blogger lık benim olayım yapın bir baba adminlik, önümü açın kopup gideyim diye maruzatta bulunmuştum. Şu an bu duygulara ortak oluyorsanız bu çocuğun onu açıktır diyeyim ben size J.
Aslında seriyi 4 leyerek Çinlilerin sevmedikleri bir rakam ile racona ters giderek başladık (Telafuzu Ölümü çağrıştırır). Ama gelin bir çok Pazartesi sendromunu bu ülkede yaşamış biri olarak olaya farklı yollardan sürmeme izin verin, sizin için farklı nüanslar yaratmaya çalışayım. Bakalım aklınızda bir kaç lego nun yerini değiştirebilecekmiyiz J.

Olayı, hiç Şangayda, Pekinde, Xian da, Guanzghou da, Lijiang da, Guilin de, Qingdao da, Urumqide, kuzeyinde güneyinde, doğusunda batısında nerelere gidelim, ne yapalım, ne yiyelim tadına vardırmayacağım. Ne kadar şey araştırsanız da, ne kadar belgesel izleseniz de, eğer giderseniz balıklama dalarak yapacaksınız bunları ve suyu akışına bırakacaksınız. Ancak tüm bunları yaparken ağzınızdan dökülenler cümleler net olacak “ vay arkadaş , nasıl bir kültür, nedir bu adamların olayı, yok artık, vay anasını, açlıktan ölsem de ağzıma koymam “ vb. gibi  J



Lets get it started.
Çin insan tanımının, birey sayısının farklı olduğu bir bölgenin merkezinde. Kalabalık yeterli bir tanım değil burada. Dinamizmin transformasyonu. Çekim alanına girmeniz imkânsız gibi. Şımartılmış tek çocuklar ülkesine hoş geldiniz. Aile merkezinde, en küçük fabrika birimi olarak en büyük yatırım kalemi çocuklar, dolayısıyla ilginin de tabi. Reforme olmuş kültürleriyle biraz denge kaysa da asla kapanmıyacak burda kız erkek sayısındaki fark. Kızlar çok popüler. Evlilik esnasında tüm kozlar onların elinde, damadın ailesini soyup soğana çevirebilirler. Fakat evlendikten sonrada peri masalı saat 24 ü gösterdiğinde biter, tüm kuruşlarına kadar sömürdüğünüz aileleriniz artık sizlerle yaşamak zorunda, kuruş mu bıraktınız da ağlanıyorsunuz J. Görücü usulü, doğu kültürünün vazgeçilmez parçası olarak burdada can kurtarıyor. Ancak bizimkinden farklı uygulamalarda format değişebiliyor. Şöyle anlatayım, anneniz sizden habersiz Göztepe parkına gidiyor, facebook profilinize benzer bir profili ağaca asıyor. Aday damattaki aranan özellikleri one pager yapıyor, asıyor ve beklemeye geçip teklifleri değerlendiriyor. Görücü Anayasasının ilk ve değiştirilemez maddesi, sağlam damat sağlam parası olandır. Gerisi demokratikleşerek halledilebilir, paketle oynayabilirsiniz J Gercek ask mi ? Tabiki hala pesinden kosanlar var, aynen burada olduğu gibi J


Cinliler ülkelerine “Zhonguo” derler yani orta krallık. Gökyüzü ve yeryüzü arasında kendilerini merkezleyen, kendi kendine yeten krallık. MO 200lerden günümüze ayakta kalan çekik gözlü irk. Avrupa’nın ortaçağda ilk keşfettiğini sandigi çoğu şeyin,  aslinda yıllarca önce keşfedildiğini, kendilerinin yillar sonra farkına varmasina sebep olan küçük adamlar. Ama herkesin anlamadığı tek şey, tum bu gerçeklere rağmen, bu kadar büyük hanedanlar zinciri neden sağa sola gitmez, açılmaz, merak etmez. Gercektenmi ihtiyaclari yoktu, yada aman istesek somurgeciligin kralini yapariz da banane modunda mi idiler. Bence kesinlikle 2. si. Elalemin derdi niye bizi gersin, zaten herseyim var baskasinkinle niye ugrasayim felsefesi. Siradan, sakin, bir hayat tercihi. Insanlarin basina ne gelirse meraktan gelir gerek yok anlayisi. Yoksa kimse bana 1400 lu yillarda Portekizlilerin caravel gemilerinden kat kat buyuk gemilerle ciktiklari turda Hint okyanusunun otesine geçmeden donmelerini açıklayamaz :)



Peki ne olduda bir anda tum dunya Cine odaklanmaya basladi, neden bu kadar hizli buyuyorlar ? Nereye kadar gidebilirler? dediginizi duyar gibi oluyorum J. Dunyanin super gucu olacaklar mi. Valla gidisat acik,  artik Allah Kerim. Kendilerine gore dizayn ettikleri yazdiklari recete olan sosyalist kapitalizm su ana kadar gayet iyi, sessiz ama derinden calisiyor. Tarihi yeniden yazacak bir orta saha Kadrosuna sahip Cinliler. Duz, sorgusuz, vicdansiz, duyguyu ruhtan siyirmis bir sekilde, “Money talks” diyorlar ve egolarini cok carpistirmadan surekli vites yukseltiyorlar. Dunyanin 3. Buyuk Ekonomisi basamigina yerlesip ezeli rakibi Japonlari ekarte ediyorlar mesela. Bugune kadar Arastirma Gelistirmede harcanan en buyuk meblaglara cikiyorlar. Ha cok mu yaraticilar, degiller ama zekiler, parayi basitce nasil kazanacaklarini biliyorlar ve parayi kasaya yatiriyorlar, kasa her zaman kazaniyor orda da  J. Super guc olacaklar mi ? Hmmmmm soyle bir dusunelim hangi akilli 6000 km uzunlugunda, 7-8 m genisliginde, 9-10 m yukseliginde, malzemelerin bile cikmasinin imkansiz oldugu sert daglarin tepelerinden gecen noktalara 100 sene icerisinde etten duvar orur ? Sizce olurlarmi ? J En iyisi bekleyip gormek, Cinlimi yaman Amerikalimi yaman ortaya cikacak bir gun. Biz alalim cekirdeklerimizi hem yiyelim hem seyredelim J