Social Icons

25 Şubat 2014 Salı

Bakmak için değil; okumak için çekilen fotoğraflar..


Siz de benim gibi fotoğraf çekmekten anlamayan ama çekilmişlere hayran hayran bakanlardan mısınız?
Bizim gibilere ışıktan, mercekten, gölgeden ziyade, fotoğrafların hikayeleri lazım. ''Kim, nerde, nasıl çekmiş; çekenin ruh hali neymiş; fotoğraftaki kız sevgilisi miymiş'' gibi detaylara takılırız biz. Bize fotoğrafın ''konulusu'' lazım anlayacağınız:)

Benim için en etkileyici 11 tarihi fotoğrafı  ordan burdan seçtim, hikayeleriyle beraber derledim.. Buyrunuz..



1) 1932 yılında; New York'daki GE binasının inşaası sırasında  Charles C. Ebbets tarafından işçilerin öğle yemeğini görüntüleyen kare.



22 Şubat 2014 Cumartesi

Pazar Keşifleri: Brew Coffeeworks


Hafta içi Eminönü'ne işiniz düşmez; düşüyorsa zaten çoktan bahsedeceğim yeri keşfetmişsinizdir; o yüzden yazıyı dikkate almanıza gerek yok.  Bir pazar sabahına Karaköy tarafında güzel bir kahvaltıyla başladıysanız; bu keyfi taçlandırmak için Galata Köprüsü'nden geçip Eminönü'ndeki Brew Coffeeworks'da güzel bir kahve içebilirsiniz.




İkisi Güney Afrikalı; biri Türk; biri de İsviçreli; 4  ortağın kurduğu son derece güzel bir kafe burası. Legacy Otel'in hemen altında yüksek tavanlı, Osmanlı döneminde kalma tarihi bir yapı. Karşılıklı duvarlarında; binanın mimarı Mimar Kemalettin'in ve ressam Osman Hamdi Bey'in resimleri bulunuyor. Kafenin Asya-Avrupa ve Afrikalı ortaklara  ait olduğunu, duvarlarındaki doğu-batı motiflerinden anlayabiliyorsunuz. Kafenin logosu bu 4 ortağı temsil ediyor.







İşin mutfağında; kahve işini iyi bilen 2 İspanyol ve 1 Güney Afrikalı çalışıyor; kahveler günlük kavruluyor.
Ne içeceğiniz hakkında bir fikriniz yoksa; garsonlar size yol gösteriyor. Sert-yumuşak ne istediğinize göre güzel bir öneri yapıyorlar.
Ne içerseniz için; kahvaltı sonrası çok güzel gidiyor..

Eğlenceli bir wesitesi de var: http://www.brewcoffeeworks.com/website/turkce/brew-hakkinda/




16 Şubat 2014 Pazar

Pazar Keşifleri: Karaköy Mums Cafe


Yemek yemek üstüne ne düşünürsünüz bilmem
Ama kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı
Cemal Süreya


Bugün,kahvaltının mutlulukla ilgisini kurabileceğiniz bir mekana uğradık. İstanbul’un geç keşfedilen büyülü semti Karaköy’de; Fransız Geçidi’nin yanında yer alan Mums Cafe’de kahvaltı yaptık. Kahvaltıyı; sütsüz kahveyle geçiştirenlere en azında bir pazar günü Mums Cafe’de brunch keyfi yapmayı öneriyoruz.





 Kahvaltıya gittiğimde bu mekanın sahibinin kim olduğunu bilmiyordum. Bu zevkli ve özgün mekanın sahibinin sıkı takipçisi olduğum http://tuzvekarabiber.blogspot.com.tr/ bloğundaki nam-ı diğer ‘’Karabiber’’ yani Yıldız Hanım olduğunu öğrendim.

Mums Cafe tahminen maksimum 30 kişiyi ağırlayabilecek küçük bir mekan. Masaların dip dibe olmasının beni rahatsız etmediği ender yerlerden birisi oldu. Sıkışık değil samimi ve sıcak. Oturduğunuz masanın tam karşısında, kahvaltı hazırlandığı mutfağı görebiliyorsunuz. Çalışanları son derece ilgili ve özenli.


O minicik tezgaha çeşit çeşit peynir ve reçel sığdırılmış; son derece zengin ve lezzetli bir açık büfe oluşturulmuş. Kahvaltıda quinoa yiyebileceğiniz kaç mekan vardır bilmiyorum, ben ilk kez Mums Cafe'de karşılaştım. Menemen ve tatlılar dışında yediğiniz her şeyin dahil olduğu kahvaltının ücreti 30 TL. Çok daha fazlasının ödendiği  popüler kahvaltı mekanından daha şirin, daha orjinal bir yer.





12 Şubat 2014 Çarşamba

G.Afrika’nın 7 Harikası





Sonunda çizgiyi aştık. 
Ekvator’dan bahsediyorum. Avrupa’dan Asya’ya uzanan gezi rotamızı biraz değiştirerek ilk kez Kıbrıs’ın güneyine inmeyi başardık. Johannesburg’dan başlayıp, Sun City ile devam eden ve Cape Town’da noktalanan 8 günlük Güney Afrika turumuzun paylaşılmaya değer en güzel deneyimlerini Afrika'nın 7 Harikası olarak sıraladık. Gelir dağılımı arasındaki uçurumların bu kadar derin olduğu, günde ortalama 50 cinayetin işlendiği bir ülke için, hep bu kadar toz pembe anılar yazmayacağız elbette. Söze tatlı başladık, kalanlar G.Afrika'nın 7 Travması yazısında..


         1- Lesedi Köyü: Afrika’nın en büyük 5 kabilesinin yaşam biçimlerini göstermek amacıyla turistik olarak kurulmuş kültürel bir köy burası. Burada, her bir kabileye ait ayrı yerleşim yerlerini gezerek; bu kabilelerin kendilerine özgü yaşam biçimlerini canlandıran yerlileri izliyorsunuz. Savaşçı bir kabile olan Zulular'ın; dağlık yerlerde yaşayan ve renkli battaniyelere sarınan Bhasotolar'ın; hayvan dışkılarını sıva malzemesi olarak kullanan Pediler'in ve Mandela’nın kabilesi olan Xhasotolar’ın çadırlarını gezip; hem danslarını izledik, hem de tarihlerini dinledik.






     
      2-Safari , Arslan Parkı, Foklar ve Afrika Penguenleri:  Afrika'daki milli parklardan birinde meşhur Africa Big 5’ını ( fil, arslan,leopar,gergedan, afrika mandası) görebilmek, benim gibi hayvanları sadece protein olarak görmeye alışmış birisi için bile son derece önemliydi. Bu yüzden Pilanesberg Milli Parkı’nda safariye katıldık. Safaride fil, zürefa ,zebra ya da antilop gibi hayvanları bol bol izleyebildik ancak arslan görme hevesimiz kursağımızda kaldı çünkü kendileri tenezzül  edip karşımıza çıkmadı. Bu hevesimizi gidermek için dünyanın görülmesi gereken 100 yeri arasında bulunan Arslan Parkı’na gittik. Burada, hem soyları tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan beyaz arslanları görebildik, hem de belgesellerde koşarken görmeye alıştığımız çitaları ağaç gölgesinde miskinlik yaparken izledik. Cape Town’da Rhodes Adası'nda afrika penguenleri ve kokuları kendileri kadar sevimli olmayan fokları izledik. Hem Ümit Burnu’nda hem Sun City’de, İstanbul’daki kediler gibi her köşe başında karşımıza çıkan babunlara tur boyunca fazlasıyla alıştık zaten.













     3-Bo Kapp: Cape Town’da daha çok müslümanların yaşadığı bir mahalle burası. Afrika’da apartheid (ırkçı) politikalara karşı ‘’rainbow nation’’ felsefenin bir sembolü olarak, black-white-colored tüm ırkların kardeşliğini yansıtması için, buradaki tüm evler devletin desteğiyle rengarenk boyanmış.




     4-Masa Dağı: Cape Town’u ve Atlas okyanusunu izleyebileceğiniz en serin ve en güzel yer burası. Şehrin içinden kalkan teleferiklerle çıkılıyor.








     5-Ümit Burnu: Bütün eğitim hayatımız boyunca, Hint ve Atlas okyanuslarının birleştiği, Afrika'nın en güney ucu olarak bildiğimiz Ümit Burnu’na giderken; yolda acı gerçeği öğreniyoruz. Meğer yıllardır aldatılmışız. Afrika kıtasının en güney ucunun; Ümit Burnu’nun güneydoğusunda yer alan bir afrika köyünde olduğunu öğrendik.
Portekizli denizci olan Bartelmi Diaz’ın bu burnu keşfettikten sonra ülkesine dönerken yaptığı zorlu deniz yolculuğunun ardından; pek çok denizci bu yola çıkmayı göze alamaz. Bunun üzerine denizcileri motive etmek için Portekiz kralı; bu burna Ümit Burnu adını koyar. Ümit Burnu’ndan geçerek Asya’ya ulaşan ve bu yeni ticari rota ile Avrupa’daki zenginleşmenin ve aydınlanmanın önünü açan Vasco De Gama aynı zamanda Afrika’nın sömürge tarihini de başlatmış olur.Sonrası malum, insan tacirliğinden, kanlı elmasa uzanan zulmün tarihi.
Okyanustan esen rüzgarları ; burnun tepesindeki deniz fenerinde hissetmelisiniz..





     
     6-Sun City: Sun City Johannesburg bölgesinde yer alan; suni deniz, dalga havuzları, golf sahaları ve kumarhanelerin yer aldığı çok büyük  bir tatil köyü. Ziyaretçileri, tahmin edilebileceği üzere daha çok Avrupalı beyazlardan oluşuyor. Burada geçirdiğimiz 2 günde, bizi Afrika’da olduğumuza inandıran tek şey, güneşlendiğimiz suni plajda gezinen babunlar oldu.




     7-Gelmişken yiyelim dediğimiz lezzetler :  Afrika’da tattığımız envai çeşit tropikal meyvelerin yanı sıra gelmişken yiyelim dediğimiz timsah ve deve kuşu etini  ilkler listemize yazdık. Ancak ne kadar uğraştıysak da çıtır tırtıl kızartmasını yemeğe bir türlü cesaret edemedik. Cape Town’da deniz ürünlerinin kabuklusundan, pullusuna her türlüsünün en lezzetlilerini tadabilirsiniz.






G.Afrika tatilini güzelleştiren 8. Harika tanıma fırsatı bulduğumuz güzel insanlardı:)

Afrika Kupası Final Maçı     Libya-Gana Karşılaşması

10 Şubat 2014 Pazartesi

Aşkın Bağlaçları

Bazı cümleler de ayrık kalsın, yeter ki şu bağlaçlar kullanılmasın dediğiniz hatıraların anısına..



Foto: Maşukiye,2013

Seni seviyorum ama (koşarak uzaklaşınız bağlacı)..içinde ‘’ama ‘’bağlacı geçen hiç bir ilan-ı aşkın ben hayırlara vesile olduğunu görmedim. Türkçe’deki bağlaçlar arasında en zalimi süphesiz ki ‘’ama’’ dır. Öncesinde gelen sözcükler sizin ayaklarınızı ne kadar yerden keserse kessin; ne kadar umut vadederse etsin; ‘’ama’’ bağlacını duyduğunuz anda koltuklarınızı dik konuma getirip kemerlerinizi bağlayın, çünkü inişe geçiyorsunuz. İşte en sert olanlardan birkaç örnek:

  • -          Seni seviyorum ama sadece arkadaş olarak.
  • -          Seni seviyorum ama ciddi bir ilişkiye hazır değilim
  •             Sen tanıdığım en güzel, en eğlenceli kızsın ama ben bağlanmak istemiyorum
  • -          Karşılaştığım en mükemmel insansın ama ben seni haketmiyorum
  • -          Hiç bir erkeğe bu kadar güvenmedim ama ben tutku istiyorum
Foto: Avşa,2008

Seni seviyorum ki (ispat bağlacı)..Yapılan her eylemi; hissedilen bir duyguya kanıt olarak sunarken kullanılan bağlaçtır. Özellikle, yaptığı her özveriyi karşısındakinin yüzüne vuran ve duygularını ispatlama ihtiyacı olan karakterlerin dilinden düşmez.
  • -          Seni özledim ki o kadar yolu 2 saat seni görebilmek için teptim
  • -          Seni önemsiyorum ki arkadaşları ektim senle sinemaya geldim

Foto: Bozcaada,2009

Seni seviyorum ancak (pazarlık bağlacı)..bu bağlaç sanki ‘’ama’’ bağlacıyla aynı anlamı taşıyor gibi gelebilir. Fakat kullanım yeri ve taşıdığı anlam önemli farklılıklar gösterir.Bu bağlacı duyduğunuz an, anlayın ki ciddi bir pazarlığa girmek üzeresiniz. ‘’Ancak’’ bağlacının ardından karşınızdakinin bir talebiyle karşılaşacaksınız. Bu bağlaçla, arkasından gelen cümle arasında her daim ‘’bir şartım var’’ı parantez içinde hissedeceksiniz.
  • -          Hayatımı seninle geçiririm ancak (bir şartım var) ailenle aynı şehirde yaşamak istemiyorum
  • -          Bütün dekolteli gömleklerimi  ve mini eteklerimi çöpe atarım ancak (bir şartım var) sen de eski arkadaşlarınla görüşmeyi bırakacaksın
  • -           Hafta sonu maça gidebilirsin ancak  (bir şartım var) bu akşam sofrayı kurmama yadım edeceksin


Foto: Bozcaada,2009

Seni seviyorum zaten (yeter artık bağlacı)..fazla talepkar sevgilileri olan mağdur insanların aynı şeyleri söylemekten dilinde tüy bittiğinde kullandığı bağlaçtır. Sürekli ilgi isteyen , sevildiğini duymayı bekleyen bir sevgiliniz varsa ‘’zaten’’ bağlacını tüm açıklamalarınızın sonuna ekleyeceksiniz. Bu bağlaç, içinde geçtiği  en güzel ve en derin  cümleleri dahi, zoraki ve bıkkınlıkla söylenmiş bir havaya sokar. Tuzlu baklava veya  şekerli turşu yemek gibi bir şeydir. İçine sıkıştırılan cümlenin tadını tuzunu kaçırır.
  • -          Seninle evleneceğim zaten
  • -          Tamam hayatım, o kadınla bir daha karşılaşmadık bile zaten
  • -          Ne ilgisi var canım, eski sevgilimi ayrıldığımdan beri görmedim zaten
  • -          İş yerine çiçek yolladım ya zaten


Foto: Büyükada,2011


5 Şubat 2014 Çarşamba

-miş gibi...




Günsel'in kaleminden...
  • Evrene doğru mesaj gönderme safsatalarıyla ölümüne dalga geçip; bilgisayar şifremi 8 ay önce ‘’mutluyum01’’sonraki ay ‘’mutluyum02’’, 03,04... yaptığımda
  • İçtiğim 5. kadehten utanıp; ‘’ben normalde bu kadar içmem aslında’’ cümlesini kurduğum onlarca rakı sofrasında;
  •  Çalışsam da kafam basmadığı için geçemeyeceğimi bildiğim ama sırf ‘’çalışsam yapardım’’ diyebilmek için çalışmadığım sınavlarda;
  •  İlk 5 mesajı atan ben olduğum halde; reddedilme korkusuyla arkadaşlarıma duygularımdan emin değilim numarası yaptığımda;
  • İşten ayrılan 3 kişiye sahte hüzünlerle sarılıp; terfime kaç kişi kaldığını hesapladığımda;
  • Bana yüz vermeyen tüm erkeklerin aslında tipim olmadığını; beni terk edenlerin benim karar vermemi kolaylaştırdığını söylediğimde;
  • İsveç diyetiyle ölüm orucu arasında 3 ay geçirip 7 kilo verdikten sonra; inceliğimin kendi bünyemden kaynaklandığına ikna etmeye çalıştığım salak kız ortamlarında;
  • Ciddi ilişki istemiyorum nutukları atıp; ilk buluşmada karşımdakinin çocukları sevip sevmediğini öğrenmek için 32 takla attığımda;
  • Arabama biri bindiğinde caz ve lounge açıp; yalnızken ‘’binlerce dansöz var’’ dinlediğimde
  • Büyük ikramiye çıksa %80'nini bağışlarım deyip; boğazdaki yalı fiyatlarına baktığımda;
  • Yarısında uyuyakaldığım filmleri sinematografik açıdan değerlendirip, sadece özetini okuduğum kitaplardan alıntılar yaptığımda;
  • Günde 3 saat, 1140 dakika ve 7200 saniye boyunca aklımdayken; ve muhtemel olmayan birlikteliğimizin ilk 35 senesini tüm detaylarıyla hayal etmişken; sana ‘’biz diye bir şeyi hiç düşünmedim'' dediğimde...


ilgilenmemiş gibi; yokmuş gibi; çalışmamış gibi; sallamamış gibi ve sevmemiş gibi yaptığım tüm -miş gibi lerin ben....

neyse  şey, ben normalde çok küfür etmem aslında...