Social Icons

4 Haziran 2014 Çarşamba

Evlilik Kut$al bir Müe$$e$edir (1$=2.11TL)



Yaz aylarıyla beraber düğün sezonu da açıldı. İşte  gelin-damat adaylarının, dünya evine girmeden önce yaşayacağı modern zaman klişeleri:




‘’Winter is Coming’’ Evresi:  Bu dönem, genellikle kızların ‘’bu ilişki nereye gidiyor’’ sorularını artırmasıyla başlar ve ardı arkası kesilmeyen nedensiz trip serisiyle tavan yapar. Bir erkek bu soruları duymazdan  gelse de ; atılan triplere kahramanca göğüs gerse de; bir pazar günü beşinci gömleğini ütülerken evliliğe hazır olduğu kararını alır ve sevgilisine de bu kararın sinyallerini vermeye başlar. Kızlar bu ince sinyalleri alır almaz tek taşın karatına, gelinliğinin tül mü yoksa saten mi olacağına, davetiyenin çiçekli mi, kurdeleli mi olacağına takriben saniyenin 10’da biri kadar zamanda karar verir.  Bu andan itibaren geri dönüş imkansızdır. Erkek kendisini henüz bir vitamin dahi olmayan muhtemel  çocuklarının isimlerini tartışırken  bulur. Bu döneme girildiğinde erkekler anlamalıdır ki,  arabayı değiştirme planını rafa kaldırmalı ve tüm masraflarını kısıp sert geçecek bir döneme hazırlanmaya başlamalıdır. Çünkü çok ünlü bir düşünürün de söylediği gibi: WINTER IS COMING!!!



Yontma Taş Devri: Çiftler evlenince oturacakları evin misafir  odasına kuracakları projeksiyon perdesinden tutun da, bayramda önce kız evine mi yoksa oğlan evine mi gidilecek kararına kadar evliliğe dair tüm konuları konuşup planlamasına rağmen hatun kişiler, cevabı  yüzde yüzden daha fazla olasılıkla ‘’evet’’ olan sorunun sorulması için ‘’şirin triballik’’ dönemine girer. Üstelik bu teklif epey pahalıya patlayacak bir seremonidir. Seremoninin şekli ve tek taşın karatı yine hatun kişi tarafından belirlenir. Ama bunu direk talep etmek damat adaylarını bozacağından, bu işe kafa yorulmalı ve ciddi stratejiler kurulmalıdır. Her zaman çalışan 2 pratik metot paylaşalım burada:
1-      Kankayı araya sokma: Bu en temiz yöntemdir. Gelin adayı en yakın arkadaşına nasıl bir seremoni ve ne tip bir yüzükle teklif beklediğini ince ince anlatır ve damat adayını bir bahane ile aratıp yardıma ihtiyacı olursa hazır olduğunu söyletir. Damat adayı bu tuzağa seve seve düşecektir çünkü yüzük seçimiyle ilgili bildiği tek şey kredi kartı limitini artırma gerekliliğidir. Bundan sonrasını cevval kanka halleder zaten.
2-      Alış veriş Merkezi Tuzağı: Bu çok eski ve ucuz bir numaradır ama her zaman çalışır. Sıradan bir alış veriş sırasında gelin adayı sevgilisini daha önce en az sekiz kere uğrayıp yüzükleri denediği kuyumcunun önünden ‘’tesadüfen’’ geçirir. Ve yine ''tesadüfen'' bir yüzüğü çok ama çok beğenir. Ayrılırken de gözlerini umutsuzca yere indirir ve ‘’çok güzel ama bu gereksiz pahalı’’  yorumunu yapar.  An itibariyle yüzük zaten onundur.



Haberim yokmuş  gibi teklif et aşkım evresi: Seremoni, yüzük ve verilecek cevaplar hazırdır. Teklif seremonileri için de elbette yaygın klişeler mevcut. İstanbul’da orta gelir grubu için Kız Kulesi, yüksek gelir grubu için Lacivert popüler mekanlardır. Bodrum, Çeşme, Kemer’de yatağına gül yaprakları serilmiş otel odaları da son dönemin trendleri arasındadır. Paris ve Roma’yı da zorlayanlar vardır. Özellikle Roma Büyükşehir Belediyesi,  Aşk Çeşmesi önünde yapılan toplu evlenme teklifi törenlerine destek vermektedir. Çeşmenin önünde senkron şekilde diz çöken erkek gruplarına bile rastlanır.
Bu teklifin seremonisini aylardır bekleyen gelin adayları her nedense bu süpriz(?!!) teklif karşısında hep çok şaşırır ve duygulanır. Göz yaşları sel olur akar. Mikrofon uzatılsa, ‘’dünya barışı istiyorum’’ bile diyecek kıvama gelirler. Bu duygusal anlar takriben 7-8 dakika sürer. Bundan sonra damat adayı yüzüğün taksitlerini düşünürken, gelin adayı, parmağındaki yüzüğü 12 farklı açıdan fotoğraflayıp kankalarına yollar, Facebook’da paylaşır. 



Geleneksel ve modern kardeşliği evresi:  Sosyologların üzerinde sayısız çalışmalar yaptığı geleneksel-modernizm çatışması evlilik ritüellerinde geçerli değildir. Damat tarafı son derece geleneksel şekilde kız istemeye gider, kendisine ikram edilen tuzlu kahveyi içer. Yatak odası ve mutfak takımlarını yine aynı geleneksellikle kız evi alırken, kalanları oğlan tarafının halletmesi beklenir. Diğer taraftan  Avrupa’dan ithal bekarlığa vedalar organize edilir. Düğün bitiminde  ‘’modern’’ gelinlerimiz Hollywood’lu atalarımızdan  beri süregelen bir ritüeli hayata geçirir, arkasını döner, çiçeğini fırlatır.  Hediye dediğin karşılıksız olur geleneği düğünlerde çalışmaz. Düğünde misafirlerin taktığı altınların üzerine isim yazılması çok faydalıdır. Borç takibini kolaylaştırır ve sizin de tahsilat döneminiz geldiğinde, düğünün bilançosunu doğru tahmin etmenizi sağlar J



Çok sade bir gelinlik ve sade bir tören istiyorum evresi: Nur içinde yatsın, toprağı bol olsun; eminim ki  Lady Diana da o ihtişamlı kraliyet düğününden önce sade bir gelinlikle, gösterişsiz bir düğün töreninde evlenmek  istediğini söylemiştir. Bunu söylemek gelin adayları arasında bir gelenek sanırım. Fakat temennilere rağmen, sonunda hep aynı şey olur : 8-10 kg ağırlığında, taşlı, pullu, kabarık gelinlikler, 17 cm kadar yukarı uzanan kabarık topuzlar, cilt pigmentlerinin genetiğini değiştiren tonda makyajlar ve 350 kişilik düğün organizasyonları.. Peçetelerin inci halkalara geçirilmiş olması, mutlu bir evlilik için sadakatten sonra gelen ikinci kuraldır.

Evet, başta da söylediğim gibi: evlilik ke$inlikle kut$al bir müe$$e$edir..




Yediğimiz içtiğimizden, giydiklerimize;  dinlediğimiz müzikten, haber alma özgürlüğümüze kadar her yanımızı çevrelemiş tüketim ve popüler kültür çılgınlığı; duygusal ilişkilerimizi de işgal etmeye başladı. Son dönemde evlilik seremonileri;  tüketim toplumunun el attığı ve bize olmazsa olmaz gibi dayatılan ritüellerin en bariz örneklerinden biri haline geldi. Bu çılgınlığın, hayatımızdaki en güzel ve berrak alanı daha fazla kuşatmaması ümidiyle..

‘’ Dünyayı güzellik kurtaracak ve bir insanı sevmekle başlayacak her şey..’’
    Dostoyevsky-Budala





  






3 Haziran 2014 Salı

Kalbi, Aklı , Midesi Ege'de Kalanlara

Uzun zamandır, bloğu boşlamamız, gezip tozmadığımız anlamına gelmiyor.. Havaların güzelleşmesi, bilgisayar başında geçen zamanı kısaltıyor, o kadar. Ama bu uzun boşluğu telafi edecek bir gezi önerimiz var. Çoğunlukla kalbimizini bıraktığınız Ege, aklınızı ve midenizi de almaya aday..
İşte ilkbaharın son demlerinde keyfini sürdüğümüz üç günlük kuzey Ege turu notları.

İstanbul’dan çıkıp, Ege sahillerine ulaşmak için izleyeceğiniz 2 rota var. Biri  Bandırma üzerinden Çanakkale ya da Ayvalık’a ulaşmak ki bu rotada Bursa’ya uğrayıp İskender yiyebilir, Susurluk’da ayran içebilirsiniz. Veya bizim yaptığımız gibi Trakya’nın çöken duble yollarını tercih edip, biraz daha çetrefilli bir rotadan ilerleyebilirsiniz.

1. Durak-Gelibolu:  Şimdiye kadar Gelibolu’dan her geçişimizde kısa bir mola verip sahilde ayak üstü balık ekmek ve midye dolma atıştırıp feribota binerdik. Bu sefer biraz daha fazla zaman geçirdik  ve balık rutini yerine  Valide Sultan’da haşhaşlı ve fıstıklı kebaplarla karnımızı doyurduk. Ege’nin zeytin yağlı kültürüne ihanet etmeyi ve yaz öncesi diyetlerinizi bozmayı umursamıyorsanız, özellikle haşhaşlı kebabı denemenizi öneririz.




     2.DurakKüçükkuyu/Kazdağları/Zeus Sunağı/Adatepe Köyü: Bundan sonraki rotada Kazdağları’nın aralarına serpiştirilmiş köylerde ufak molalar verip, acıkmamıza fırsat vermeyecek atıştırmalıklarla yolumuza devam ettik.



Küçükkuyu’dan Altınoluk’a devam eden yol üzerinde ilerlerken ilk molamızı Zeus Altarı’nda (Sunağı) veriyoruz. Sunak; tanrılara kurban verilen yer demek. Başka bir deyişle cinayet mahali. İlginçtir ki,mezarlığın yanından geçerken müziğin sesini kısan insanoğlu; Tanrılar için kasti olarak insan öldürülmüş bu tarihi yapıda, bir Fatiha okumak şöyle dursun, mis gibi manzaranın keyfini çıkartıyor :) Neyse..  Bu yerde görülmeye değer  tarihi  bir kalıntı beklemeyin; arkeolojiden anlamayan bizim gibiler için yüksekçe bir taş yığını sadece. Ancak manzarası çok güzel. Zeus Altar’ına araçla çıkılmıyor. Bir yerden sonra orman yolundan yarım saat boyunca yürümeniz gerekiyor.Ama manzara buna değer. Dönüşte yorgunluğunuzu atmak için dut suyu içebileceğiniz  kır kahvesi var. Buraya 5 dakikalık yürüme mesafesinde Adatepe köyü de görülmesi gereken yerlerden biri. Mübadeleden sonra tamamen Türklere kalmış eski bir Rum köyü burası ve bol bol fotoğraf çekebileceğiniz taş evleri var. Köy meydanındaki ufak lokantalarda karışık zeytinyağlı tabaklarını tavsiye ediyoruz.









3. DurakBehramkale/Assos: Zeytin yağlarını  yüklenip; güneye doğru yola devam ediyoruz. Bir sonraki durağımız son dönemde dalışçıların gözde mekanlarından biri haline gelen Behramkale/Assos. Behramkale açık hava müzesinin tam bir hayal kırıklığı olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Tamamen arkeolojik kalıntılardan oluşan bu tarihi yapıda; herhangi bir tanıtım broşürü ya da tabela göremedik. Bu yüzden boş boş gezip, manzarada fotoğraf çektirmekle yetindik. Akşam Assos sahilinde de benzer bir hayal kırıklığı yaşadık. Tam bir turist cennetine dönmüş; sıkış tepiş restoranlarda ortalama lezzetteki mezelere fahiş fiyatlar ödedik. Denemeye değer tek şey Ali Usta’nın dondurmaları. Bunun dışında Assos’a sadece dalış yapmaya gidilir notunu düşüp sonraki durağımıza geçiyoruz.







     4. Durak-Çamlıbel Köyü: Lozan Anlaşmasından sonraki büyük mübadelede Rumların yerini Selanik, Midilli ve Girit’den göçen Türklerin aldığı; bugün ise son derece turistik hale gelmiş güzel bir Ege köyü burası. Yol boyu yerli halk zeytinyağı ve ev yapımı reçellerini satıyor evlerinin önünde. Kurumsal hayattan bunalıp büyük şehirden göçenlerin ufak işletmeler kurduğu bir yer aynı zamanda. Köyün Delisi isminde çok güzel bir el sanatları dükkanı var.
Buradan da taşbaskı zeytinyağı ve doğal sabunlarımızı alıp son durağımıza doğru hareket ediyoruz.




5.       Durak- Ayvalık/Cunda : Cunda’nın muhteşem mezelerine geçmeden önce; Ayvalık’da kısa bir tur yapıyoruz ve Güler Tatlıhanesi’nin meşhur sakızlı ve tahinli kurabiyelerinden atıştırıyoruz. Sonrasında her geçen yıl daha popüler hale gelip, kalabalıklaşmasına rağmen, huzurundan ve keyfinden hiç bir şey kaybetmeyen Cunda’ya varıyoruz. Cunda da mübadele sonrası Türkleşmiş Ege köylerinden biri.  Kurtuluş Savaşında Yunanlılara karşı silahlı mücadeleye ilk başlayan kumandana ithafen ismi Alibey adası olarak değiştirilmiş. Cunda tam bir akşam sefası köyü.. İnsan burada ölmez dedirten yerlerden..Akşam gideceğiniz bütün mekanların mezeleri lezzetli ve fiyat tarifesi hemen hemen aynı. Taşkahve Cunda’dan ayrılmadan önce kesinlikle uğranılması gereken bir mekan. Yüksek tavanlı, taş mekanın her köşesine kuşların yuva yaptığı ve kuş sesleri içinde damla sakızlı kahvenizi yudumlayacağınız bir yer.





Gittiğiniz yer Ege olunca; dönüşünüz her daim zor ve depresif olacak. İşe gittiğiniz ilk gün emekliliğinize kalan yılları hesaplayacaksınız. Bu riski göze almadan, yola çıkmayın..