Social Icons

2 Ağustos 2013 Cuma

Cinque Terre


Aylar sonra çalışmadığım bir hafta sonunun devamında nihayet ağzımın tadıyla “pffsss yine pazartesi oldu yea” diye söylenerek ben de yazımı paylaşıyorum gençler. Umarım beğenir ve yayınlarsınız.. Bunu nezaketen söylenmiş bir cümleden çok tüm ortaokul yıllarında yazdığı kompozisyonlara “insanoğlu yüzyıllardır..” diye başlayan; 300 sayfa raporu en edilgen kalıplarla tıkır tıkır yazabilirken mailin sonuna acaba “iyi çalışmalar” mı yazsam yoksa “teşekkürler” mi ikilemi yaşayan birinin samimi isteği olarak kabul edin. 

Aslında pazartesi sendromu yaşamamak için pazarları çalışmak gibi dahiyane bir fikrim olsa da bu fikri şimdilik sadece kendime saklıyorum ve sizi çocukluğuma; taa yıllar öncesinin o tozlu raflarına kısa bir yolculuğa götürüyorum. Şaka la şaka, kime ne benim çocukluğumdan, hem zaten sitenin sıkı takipçisi olduğum için içeriğin gezi yazıları olduğunu da biliyorum. Ama konudan ve içerikten bağımsız olarak herhangi bir yazıya böyle bir giriş yapmayı hep çok istemişimdir yıllardır, bu bölümü çıkarmayıp yayımlayarak bana bu fırsatı da sunduysanız eğer, bir teşekkür de bu güzel hareketinize.


Yıl 2006, o zamanlar Hollanda’da Rotterdam Universitesi’nde Erasmus öğrencisiyken ismini ve sebebini hala henüz tam anlayamadığım ancak kraliçe ile ilgili olduğunu bildiğim iki haftalık tatili bir hafta da benden olsun diyerek üç haftaya çıkarmış ve avrupayı gezme fırsatım olmuştu. (Bu vesile ile tatilimde emeği geçen Hollanda kraliçesine buradan selam gönderir göz kırparım, kıps;)
Uçak, tren ve kiralık araba kombinasyonları ile tamamladığımız rota, Rotterdam’dan yola çıktıktan sonra  sırasıyla Amsterdam – Paris – Milan – Como – Venedik – Bologna – Modena - Cinque Terre – Floransa – Roma – Barcelona – Valencia – Granada – Toledo – Madrid şeklindeydi.  Bu yazıda bunlardan yalnızca bir tanesini; İtalyancada “Beş Köy” anlamına gelen, İtalya'nın batısında La Spezia - Genova arasında dik yamaçlar üzerine kurulu evleri ve benzersiz gün batımı manzarasıyla Unesco’nun dünya mirası listesinde yer alan ve beş kasabadan oluşan köyler topluluğu olan Cinque Terre’yi kısaca anlatacağım.
Cinque Terre, taa ki 1900’lü yılların başında demiryolu yapılana kadar yüzyıllardır insanoğlunun el değmediği bir yer (evet yüzyıllardır, kendime selam çaktım). Genelde Portfino’da aşk başkadır diyerek Portofino’ya gidenlerin uğradığı bu yöreye, uçak ile Genova’ya vardıktan sonra Cenova’dan gün içinde 5-6 kez kalkan Pisa yönündeki tenlerden biriyle yaklaşık bir bucuk saatte ulaşmak mümkün. Diğer köylere gidebilmek için aynı tren istasyonundan diğer dördünün istasyonlara uğrayarak yola devam eden, ortalama yarım saatte bir geçen iç hat trenleri kullanılıyor.




Bölgenin dağlık yapısı nedeniyle büyük oteller genelde  şehir merkezlerinden birkaç kilometre uzaklıkta yer alıyor. Şehir merkezlerindeki otellerde gecelik konaklama ise kişi başı ortalama 100 Euro’dan başlıyor.  Şehir dışındaki otellerde ise sunulan daha kaliteli hizmetten ötürü gecelik konaklama kişi başına ortalama 200 Euro civarı. Yani parası olana hayat, dünyanın geri kalan yerlerinde olduğu gibi Cinque Terre’de de güzel gençler.
Bu beş şehrin tamamını gezme fırsatım olmadı, yalnızca Riomaggiore’de bulundum. Konaklamanın pahalılığından bir üstteki paragrafta bahsetmiştim sevgili okur, ancak he ne kadar tek bir şehrini gezmiş olsam da, bu benim tatilde geçirdiğim üç haftalık süre içerisinde bu yörenin en beğendiğim iki yerden biri olması gerçeğini (diğeri Como gölü) de değiştirmiyor.







Bu sebeple uzun uzadıya bir gezi yazısı yazmaktansa kendiniz gidip neler keşfedebilirsiniz onları kısaca özetlemeye çalıştım.

Trekking Parkurları: Köyler arası trenle yolculuğa alternatif olarak bu beş köyü de birbirine bağlayan ve yol boyunca limon ağaçları, üzüm bağları ve zeytin bahçelerini eşliğinde güzel vakit geçirebileceğiniz trekking parkurları bulunuyor. Olur da bir gün niyetlenir buraya gitmeye karar verir, öncesinde de yürüyüş ayakkabısı almaya karar verirseniz kinetix alın, yerli malıymış.
Tekne turları: Deniz kenarı zaten, olmazsa olmaz. Fiyatlar nedir, yolculukta yemek verirler mi bilmiyorum ama.


İtalyan Mutfağı: Yorumsuz (Evet burda bundan önceki üç yazıda homini gırtlak yemek yazıları yazan editörlere de selam çakıyorum)


Gün batımı Manzarası: Örnek resim koydum aşağıya, akdeniz akşamları eşliğinde sıradan romantik bir gün batımı gibi olmasa gerek bu.

Deniz&kum&güneş: İtalya’ya gittik denize girmedik demezsiniz, oh miss.



Çağrı Güven

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder