Social Icons

23 Temmuz 2013 Salı

Şiir gibi kentin şiirden durakları..


İtiraf ediyorum: bu pazartesi sendrom falan yaşamadım. 30 sene sonra yaşayacağım emeklilik hayatının minik bir provasını yapmak için kafa izni aldım. Sabah 11.30’da uyanıp; güzel bir kahvaltı yaptıktan sonra; uzun zamandır gidemediğim Sultanahmet—Çemberlitaş-Beyazıt hattında keyfe keder bir gün geçirdim. Tophane'den Galata köprüsünü geçip; Cağaloğlu yokuşunu tırmanarak Sultanahmet'e ulaştım; biraz soluklanıp Süleymaniye'ye doğru yürüdüm. Gelenek olduğu üzere Sahaflar'dan 2 kitap aldım;biri kendime; diğeri hediye.. Daha önce defalarca yapmış olduğum gibi babama nostalji yaptırmak için İstanbul Üniversitesi Beyazıt kapısının fotoğrafını çektim. 
Yürüdüğüm mesafeye bakacak olursak; 30 sene sonrası için fazla iyimserim sanırım. Ayaklarım Galata Köprüsü'ne kadar ancak götürür beni. Napalım.. O zaman  da Haliç'in üstünde gün batımına karşı balık tutarız.. Tabi satılmamış olursa..  

Şiir gibi bir şehrin en şiirsel duraklarını anlatmak için yine şiirle başlamak gerekir: 

Haramiler kesmiş sokak başlarını
Polisin kırbacı celladın ipi spikerin çenesi baskı makinesi
Haramilerin elinde
Ve mahzenlerinde insanlar bekler
Gönüllerinde kavga gönüllerinde zafer
Bebeklerin hasreti içlerinde gömülü
Can yoldaşlar saklıdır mahzenlerinde
---------------------------------
Boşuna çekilmedi bunca acılar İstanbul
Bekle bizi
Büyük ve sakin Süleymaniyenle bekle
Parklarınla köprülerinle kulelerinle meydanlarınla
Mavi denizlerine yaslanmış
Beyaz tahta masalı kahvelerinle bekle
Ve bir kuruşa Yenihayat satan
Tophanenin karanlık sokaklarında
Koyunkoyuna yatan
Kirli çocuklarınla bekle bizi
Bekle zafer şarkılarıyla caddelerinden geçişimizi
Bekle dinamiti tarihin
Bekle yumruklarımız
Haramilerin saltanıtını yıksın
Bekle o günler gelsin İstanbul bekle
Sen bize layıksın 

Vedat Türkali 

İşte bu güzel günün sonunda gezi defterimize kaydettiğimiz ve sizlere önerdiğimiz 2 mekan: 

Daruzziyafe (Süleymaniye): 1952 yılında Kanuni Sultan Süleyman tarafında imaret  olarak inşa ettirilmiş bu tarihi mekan Süleymani camii’nin tam kaşısında hatta Süleymaniye Külliyesi’nin bir parçası olarak yer alıyor.  Osmanlı’dan kalan hanlarda olduğu gibi ; görkemli bir kapıdan girer girmez; geniş bir bahçe karşılıyor sizi.  Ağaçların gölgesine kurulmuş masalarda ; ortasındaki fiskiyeden gelen su sesinin dinleyerek ister Türk mutfağından farklı tatları deneyebilirsiniz; ister sadece çay keyfi yapabilirsiniz. Menüde 400 çeşit yemek var ancak hergün bunlardan 50 tanesi sunulabiliyor. Ben Süleymaniye çorbasını (içinde minik köfteler olan sebze çorbası) deneyebildim ancak Yufkalı Darülziyafe Köftesi de mekanın favorileri arasında. Ramazan boyunca iftarda fix menü ile hizmet sunuluyor ve her akşam tasaffuf müziği konseri veriliyor.  (fix menü: 75 TL)

Şifahane Sokak No:6 34430 Süleymaniye 







Edebiyat Kıraathanesi (Sultanahmet):  Sultanahmet Meydanı’ndan Çemberlitaş’a doğru giderken sağ tarafta Türk Edebiyat Vakfı’nın hemen altında farklı bir kıraathane var. İçeriye girdiğiniz bölmede karşınıza bir pastane çıkıyor; sağ tarafta ise isimlerini Yahya Kemal Bayatlı ve Ahmet Hamdi Tanpınar’dan alan karşılıklı 2 salon bulunuyor. Mekanın tarihçesi; önünüze getirilen kalın menünün girişinde yazıyor. 5 ciltlik Türk Edebiyatı eserinin yazarı; aynı zamanda Türk Edebiyat Vakfı’nın kurucusu Ahmet Kabaklı’nın hayalini gerçekleştirmek için 2011 yılında; ilim ve fikir adamlarının bir araya gelerek pasta böreklerini yerken; fikir alışverişi yapmaları için açılmış bir kıraathane burası.
Kıraathanenin girişinde küçük bir kitapçı da var. Raflarda Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Tarık Buğra; Cemil Meriç gibi yazarlarımızın ağırlıkta olması sürpriz olmasa gerek.
Tatlı yiyip, tatlı konuşmak için olsa gerek; menü tamamen tatlı çeşitleriyle dolu. Üzüm şerbetinin mayhoş tadını denemenizi öneririm.
Divanyolu Cad. No:14 Sultanahmet









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder